İnsana yaşamı boyunca gerekli olacak tüm bilgi ve donanımı en açık haliyle izah eden yüce dinimiz İslam; Müslümanın topluma karşı görevlerini de belirlemiştir. İslam ahlakı ile ahlaklanmış her Müslüman topluma karşı görevlerini en iyi şekilde yerine getirir.
Müslüman bir birey; toplumun huzurunu bozacak eylemlerden uzak durmalıdır. İslam dini; huzur, barış ve esenlik dini olduğu gibi bu dine mensup her kişi de bu değerlerin mütehassısı ve savunucusu olmalıdır.
Müslüman bir birey görgü kurallarına uymalı, yaşantısını nezih bir dairede sürdürmelidir. Nezaket ve hoş görü ve tatlı dillilik dinimizin hassasiyet gösterdiği noktalardan biridir. Karşıdaki insan kim olursa olsun saygı elden bırakılmamalıdır. Her Müslüman bu noktayı unutmamalı ve nezaketten asla taviz vermemelidir.
Müslüman; elinden ve dilinden Müslümanların emin olduğu kimsedir. ( Buhari, Tirmizi, Müslim, Ebu Davut)
Yukarıdaki hadis-i şerif açıkça belirtiyor ki; Müslüman bir kişi başkalarına ne eliyle ne diliyle zarar vermemelidir. Bu durum aslında Müslüman olmanın alametlerinden de biridir. Müslüman gıybet ve dedikodudan kesinlikle uzak durmalıdır. Gıybet büyük günah olmasının yanı sıra insanların arasının açılmasına da yol açmakta ve birlik ve beraberliğe zarar vermektedir.
Müslüman olan bir kişi ne olursa olsun asla başkasının hakkını gasp etmemeli, kula hakkından uzak durmalıdır. Çünkü kul hakkı öyle kötü bir haslettir ki; hak sahibi ile helalleşilmedikçe Allah Teala bile üzerinde hak bulunan kimseyi affetmiyor.
Müslümanın topluma karşı görevlerinden biri de; yaşantısı ve hareketleri ile başkalarına örnek olmaktır. Bir gayri müslüme yapılacak en iyi tebliğ, İslamı hakkı ile yaşayarak ve toplumsal kurallara uyarak İslamın ne denli yüce bir din olduğunu ona göstermektir.
Bir Müslümana nasihat etmek istediğimizde de bunu sözle yapmak yerine yaşayarak yapmak bin kat daha tesirli olacaktır. Çünkü Peygamber efendimiz islamı bu şekilde anlatmış, sahabesi de efendimizden öğrendiklerini sonrakilere yaşayarak öğretmişlerdir.
