Yanan Günışığı kitap özetine geçmeden önce yazar Jack London hakkında kısaca bilgi verelim. Jack London 12 Ocak 1876 yılında Amerika’nın San Francisco eyaletinde doğmuştur. Çocukluğunu yoksulluk içinde geçiren London, küçük yaşlarda işçi olarak çalışmaya başlamıştır. Çocukluğu hakkında şöyle söylemiştir: ‘’Ben çocukluğun ne olduğunu bilmedim.’’
Azimli ve yetenekli bir çocuk olan Jack London, henüz beş yaşında iken kendi başına okuma yazma öğrenmiştir. Gençlik yıllarına kadar değişik işlerde çalışmaya devam eden yazar, aynı zamanda yazarlık konusunda da kendini geliştirmiştir. Bir dönem savaş muhabirliği de yapan Jack London’un hayatı oldukça maceralı geçmiştir. Gençlik yıllarında hayatındaki serüvenlerin de etkisiyle ilk yazılarını yazmaya başlamıştır. Üniversite okumaya hak kazanmış ancak ekonomik imkansızlıklar yüzünden üniversite eğitimine devam edememiştir.
Bir süre sonra Jack London’un yazdığı kitaplar ilgi görmeye başlamıştır. Bu aşamadan sonra London hayatını kitap yazarak kazanmaya devam etmiş, bir yandan da spor ve macera tutkusunu sürdürmüştür. Daha sonra altın arayıcılığı yapmaya başlayan London bu esnada iskorbüt hastalığına yakalanmış ve bu hastalık nedeniyle henüz genç yaşta 1916 yılında hayatını kaybetmiştir. Jack London Yanan Günışığı romanında altın arayıcılığı konusunu ele almıştır.
Jack London Yanan Günışığı Kitap Özeti
Kanada’nın Yukon bölgesi altın arayıcılarının yaşadığı bölgelerden birisidir. Burada çalışan ve altın arayanlardan birisi de Elam Harnish’tir. Elam Harnish görünüş olarak Kızılderilileri andırmaktadır. Son derece güçlü bir vücudu, çelik gibi sağlam bir iradesi vardır. Yaşamdaki tüm zorluklara karşı oldukça dirayetlidir. Hiçbir zorluk karşısında geri atmamakta ne pahasına olursa olsun başladığı işleri tamamlamaktadır. Diğer insanların yapması imkansız olan birtakım işlerin üstesinden ustaca gelebilmektedir.
Elam Harnish Yukon’da çok sevilen bir kişidir. Gittiği barlarda, davetiyelerde ve toplantılarda herkes onun çevresine toplanmaktadır. Tüm bu özelliklerinden dolayı ona bir lakap takmışlardır: Yanan Günışığı ( Burning Daylight ). Yanan Günışığı poker oynamayı çok seven birisidir. Ona göre yaşam da poker oyunu gibidir. Herkesin elinde birtakım kozlar vardır ve insanlar ellerindeki koza göre hayatlarında devam etmek zorundadırlar.
Bir gün yine arkadaşlarıyla beraber poker oynamaya başlar ve sahip olduğu her şeyi oyunda kaybeder. Ancak o bu duruma pek üzülmez. Para ihtiyacını gidermek için Yukon’dan bin mil uzaklıktaki başka bir bölgeden mektupları getirmek için bir sözleşme imzalar. Yolculuğunu iki ayda tamamlayacağına dair arkadaşları ile bahse girer. Ancak yolculuk ve iklim şartları göz önüne alındığında bu görevin altmış günde tamamlanması neredeyse imkansızdır.
Yanan Günışığı yanına Kızılderili Kama adında bir işçiyi de alarak yolculuğa başlar. Beş kızak köpeği ile birlikte karlar ve buzlarla kaplı engebeli arazide yola koyulurlar. Yolculuk tahmin edildiği gibi çok zorlu geçer. Bir yandan soğuk hava bir yandan kar ve buz kütleleri, diğer yandan kıvrımlı ve dik yamaçlarla dolu arazide her türlü zorluğa rağmen bahse girdikleri sürede yolculuğu tamamlarlar.
Yanan Günışığı daha sonra arkadaşlarıyla beraber tekrar altın arama işine koyulur. Yine inanılmaz derecedeki ağır şartlar altında mücadele eder ve zengin bir altın madeni bulur. Buradan elde ettiği yüksek miktardaki parayla önce San Francisco’ya gider. Burada birtakım yatırımlar yaptıktan sonra New York’a giderek borsa oyunlarına katılmaya karar verir. Borsa oyunları onun için kumar gibidir. Bir müddet sonra New York’lu zengin borsacılarla tanışır ve birlikte oynamaya başlar. Ancak ortakları Yanan Günışığı’nın bütün parasını türlü oyunlarla elinden alırlar. Yanan Günışığı eski ortaklarını toplantıda oldukları bir sırada silahla tehdit eder ve bütün parasını onlardan geri alarak tekrar San Francisco’ya döner.
San Francisco’ya geldikten sonra burada tekrar yatırımlar yapar ve servetini günden güne katlamaya başlar. Bu esnada Yanan Günışığı doğadan ve bedensel aktivitelerden uzak kalmaya başladığı için vücudu eski dinç görünümünü ve kuvvetini yavaş yavaş kaybetmeye başlamıştır. Yanan Günışığı o zamana kadar kadınlardan hep korkmuş ve onlardan uzak durmuştur. Ancak ofisinde çalışan Dede Mason isimli bir kızdan hoşlanmaya başlar. Bir gün atıyla beraber kırlarda dolaşırken Dede Mason’un da bir atı olduğunu ve onun da Pazar günleri kırlarda dolaştığını görür. Daha sonraki zamanlarda Dede Mason’a daha fazla yaklaşmaya başlar ve ona evlilik teklifinde bulunur. Dede Mason teklifi kabul etmez. Kendisinin bir işkolik olduğunu iş konusunda aşırı hırslı olduğunu ve iyi bir koca olmayacağını söyler.
Elam Harnish yani Yanan Günışığı bir gün radikal bir karar alır ve bütün servetini terk ederek yakınlardaki bir bölgede satın aldığı araziye yerleşir ve oradaki çiftlik evinde yaşamaya karar verir. Bu kararını Dede’ye bildirdiğinde Dede onun evlenme teklifini kabul eder. Böylece Elam Harnish ve Dede Mason evlenirler ve çiftlik evinde mutlu bir yaşam sürmeye başlarlar.
Bir gün Yanan Günışığı evin ilerisinde su borularından birini tamir etmek için kazmasını alır ve borunun olduğu yeri kazmaya başlar. Biraz kazdıktan sonra altın tozlarına rastlar. Heyecanla ana damarı aramaya koyulur ve saatlerce kazdıktan sonra damarı bulur. Bir an için ne yapması gerektiğine karar veremez. Akşamüzeri evin bahçesinde Dede’yi görür. Kazdığı çukurları geri kapatır ve boruyu tamir ederek çiftlik evindeki mutlu yaşamına geri döner.
Jack London’un en önemli eserlerinden olan Yanan Günışığı kitap özetini anlatmaya çalıştık. İyi okumalar.