Ermiş Antonius ve Şeytan Konusu
Gustave Flaubert 1821 – 1880 yılları arasında yaşamış Fransız edebiyatçıdır. Bazı edebiyatçılar Falubert’i modern romancılığın babası olarak tanımlamışlardır. En bilindik romanlarından birisi Madame Bovary’dir. Bunun yanı sıra Ermiş Antonius ve Şeytan kitabı da Flaubert’in ele aldığı ilginç eserlerden birisidir. Bu kitapta inançlarına sıkı sıkıya bağlı bir aziz olan Ermiş Antonius’un şeytan tarafından nasıl kandırılmaya çalışıldığı işlenmektedir. Şeytan değişik suretlere girer ve Antonis’u yolundan çevirmeye çalışır. Ermiş Antonius ve Şeytan kitabının temel konusu bu olmakla beraber, kitapta eski dinler ve inanışlara dair de çeşitli olgulara değinilmiştir. İslamiyet öncesi inançların hemen hemen hepsine dair bir anı mevcuttur kitapta.
Ermiş Antonius ve Şeytan Özet
Mısır’da keşişlerin yaşadığı eski bir çöl olan Thebais’de yaşamaktadır Ermiş Antonius. Sazlardan örülmüş ve çamurla sıvanmış basit bir kulübede hayatını sürdürmektedir. Kendisine ait hasır bir yatakla beraber birkaç eşyadan başka bir şeyi yoktur Aziz Antonius’un. Hasır örerek hayatını kazanmakta ve çok az bir yiyecekle idare etmektedir. Kendine ait bir de kitabı vardır. Bu kitabı çok okumakta ve çok dua etmektedir. Kendisini Tanrı’nın yoluna adamıştır Ermiş Antonius.
Antonius bir akşam yine dua edip derin düşüncelere dalmışken karanlıkların içinden değişik sesler duymaya başlar. Bir ses ona ‘’ Kadın İster misin?’’ diye sorar, başka birisi ‘’ Peki ya küpler dolusu altın para?’’, bir diğeri ‘’ Bütün halkın sana hayran olmasını ister misin?’’ diye sorar. Seslerden sonra etrafındaki nesneler de şekil değiştirmeye başlar, az ilerideki bir ağaç birden çıplak bir kadın bedenine dönüşüverir. Antonius kulübesine döner ve hemen uyumaya çalışır. Ancak görüntüler yine etrafında dolaşmaya devam eder. Bu gördüğü şeyler, onu yolundan çevirmeye çalışan şeytanın suretleridir.
Şeytan Saba Melikesi kılığında gelir bu sefer. Baş döndüren güzelliği, sıra sıra köleleri, sandıklar dolusu hazineleri ve diğer tüm muhteşemliklerini kuşanmış vaziyette gelir Saba Melikesi Ermiş Antonius’un yanına. Saba Melikesi muhteşem güzelliğini ve tüm hazinelerini Ermiş Antonius’a sunar, İsterse ona başka şeyler, bilmediği önemli sırlar da vereceğini söyler. Tek istediği Ermiş Antonius’un bu hayatı bırakıp onunla gitmesidir. Antonius kendisine sunulan tüm bu ihtişamı geri çevirir ve yolundan dönmez.
Sonra eski Yunanlılar’ın tapındıkları ilahlar şeklinde görünmeye başlar şeytan. Antonius’u dininden döndürmeye çalışır. Ancak Antonius vaz geçmez inancından. Daha sonra şeytan onu sırtına bindirir ve gökyüzünü dolaştırır. Gördüğü tüm bu şeyleri yaratanın kendisi olduğunu söyler ve bundan sonra kendisine tapınmasını ister Ermiş Antonius’tan. Ancak Antonius yine kabul etmez.
Daha sonra biri genç diğeri yaşlı olan iki kadın belirir Ermiş Antonius’un karşısında. Bir süre sonra genç kadın şehvete, yaşlı kadın ise ölüme dönüşür. İkisi de kendilerini seçmesini isterler ondan. Ölüm ona görmediği hakikatleri göstereceğini söyler ve kendisine çağırır Antonius’u. Şehvet ise söyle der: ‘’ Bana karşı koymaya çalışma, benim gücüm dünyayı saracak kadardır. Benim güzel kokum erdemi merhameti ve yiğitliği eritir, insan oğlu mezarın kapısındayken bile dönüp bana bakar.’’
Sonra ikisi kol kola girerler ve birbirleriyle konuşurlar. ‘’ Ben maddelerin bozulmasını ve dağılmasını hızlandırırım’’ der ölüm. ‘’ Ben tohumların kolayca serpilmesini sağlarım’’ der şehvet ve ekler ‘’ Senin her şeyi dağıtman benim yeniden yapmam içindir.’’ Ölüm şöyle cevap verir: ‘’ Senin doğurduğun her şey benim yıkmam içindir.’’ Ve sonra ikisi birlikte uzaklaşırlar.
Sabaha kadar başka birtakım varlıklar daha ziyaret eder Antonius’u. Sabah olup güneş doğmaya başladığında Antonius güneşe bakar ve rahatlar. Ermiş Antonius haç çıkarır ve inancının tüm tazeliği ve kuvvetiyle dua etmeye koyulur yeniden.